Bugün, yaklaşık 3 senedir onlara ev olan konteynırlardan çıkmaya hazırlananlar, ama çıkmamakta da direnenler, işte bu tutulmayan sözün mağdurları aslında, Sayın Mustafa Masatlı… Her şeylerini kaybeden ve her türlü riske girerek hasarlı binalardan kırık dökük de olsa eşyalarını çıkartmaya çalışanlar, işte bu tutulmayan sözün mağdurları, Sayın Mustafa Masatlı…

Hatay Valisi Mustafa Masatlı’nın Eylül 2025’te yaptığı bir konuşmayı hatırlıyorum! Ne demişti orada? “Bazı vatandaşlarımız; elektrik, su, internet ve temizliğin ücretsiz olması nedeniyle, konteynırlarından ayrılmak istemiyor!” İfade edilene göre, Aralık ayı itibariyle, konteynır kentlerden tahliyeler başlayacak, ama sonrası için hala elimizde çok fazla soru var, cevaplandırılması gereken, ki asıl konu da Vali Masatlı’nın dediği gibi değil çokça!
Farklı…
Çok farklı…
Sayın Vali, konteynır kentlerde kalan, ama onlara TOKİ’den deprem sonrası yapılanlar noktasında ev çıkanlar için bu ‘tahliye’ kısmını dile getiriyor, farkındayız, diğerleri için illa ki bir zaman verilecek ve beklenecek ama…
Kendisine ev çıkanların, o konteynır evlerden hangi eşyalarla, hangi birikimle yeni evlerine geçebileceği konusunda bir şey söylemiyor! Yok, yanlış anlaşılmasın, “Valilik bu insanlara yardım etsin” demiyor hiç kimse.. Hatay Valiliği’nin böylesi bir kalabalığı bu anlamda karşılayacak bir bütçesinin olmadığını biliyor herkes…
Tamam da, bildiğimiz bir şey daha var…
6 Şubat depremlerinden sadece 16 gün sonra, 22 Şubat 2023’te, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, her iki yanında, Hatay’ın milletvekilleri Adem Yeşildal ve Hüseyin Yayman olmak üzere bir açıklama yaptı, depremlerde hayata dair tüm birikimlerini kaybedenler için, en çok da hasarlı binalardan eşyalarını alelacele çıkartmaya çalışan umutsuz, çaresiz insanlar için…
“Hem AFAD hem de Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı’mız, eşya yardımını birlikte yapacak… 2-3 gün sonra eşya yardım miktarı açıklanacak…”
2-3 gün, oldu haftalar…
Haftalar, oldu aylar…
Aylar, oldu yıllar…
Bugün, yaklaşık 3 senedir onlara ev olan konteynırlardan çıkmaya hazırlananlar, ama çıkmamakta da direnenler, işte bu tutulmayan sözün mağdurları aslında, Sayın Mustafa Masatlı… Her şeylerini kaybeden ve her türlü riske girerek hasarlı binalardan kırık dökük de olsa eşyalarını çıkartmaya çalışanlar, işte bu tutulmayan sözün mağdurları, Sayın Mustafa Masatlı… Şu an o ortalama 20 metrekarelik kutu evlerinde bugüne kadar kullandıkları eşyalarla yeni evlerine giremeyeceklerini bilenler, işte bu tutulmayan sözün mağdurları, Sayın Mustafa Masatlı… Birkaç yorgan, bir iki battaniye, günlük yemeğe içmeye yetecek kap kacakla hayat tüketen, ama üzerine daha fazlasını koyamayacak durumdakiler, işte bu tutulmayan sözün mağdurları, Sayın Mustafa Masatlı…
Konu, “konteynır evimden çıkmıyorum” değil, o yüzden!
Konu, “söz verdiniz ama tutmadınız”!
Konu, “eldekiyle yeni evime nasıl taşınacağım”!
Konu, “madem tutmayacaktınız, niye söz verdiniz”!
Konu, “bir tek emekli maaşımla yola nasıl devam edeceğim”!
O yüzden de, “Bazı vatandaşlarımız; elektrik, su, internet ve temizliğin ücretsiz olması nedeniyle konteynırlarından ayrılmak istemiyor” kısmı değil, asıl konu, ama tutulmayan o söz, Sayın Mustafa Masatlı! Kimse, devleti yönetenlerden yok yere bir şey istemiyor, ama devleti yönetenlerin 6 Şubat deprem gerçeğinin ve enkazının gölgesinde verdikleri sözleri, dünden bugüne taşımasını, üstlendikleri sorumluluğu yerine getirmesini istiyor!
Ankara’ya taşınan depremzede bir gazeteci olarak ben de soruyorum…
Zor mu?
Bu sözü yerine getirmek gerçekten de zor mu?