ODTÜ’lü Feministler 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nden bir gün önce Kızılay’da gerçekleşecek eyleme çağrı yapmak ve kampüste son zamanlarda yaşanan taciz olaylarına dikkat çekmek için yürüyüş yaptı, okulun A4 girişinden 100.yıl mahallesine çıkmak istediklerinde önlerini ÖGB ve çevik kuvvet kesti

ODTÜ’lü Feministler, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü için kampüslerinde yürüyüşteydi. Matematik bölümü önündeki kadın duvarında başlayan yürüyüşte çarşı ve doğu yurtları dolaşıldı. ODTÜ’lü feministler okulun A4 yokuşunu çıkıp basın açıklamasını 100.yıl mahallesinde okumak istediklerinde ise ÖGB önlerini keserek okuldan çıkışlarına izin verilmeyeceğini, çevik kuvvet ekiplerinin kapıda beklediğini söyledi. Bunun üzerine öğrenciler basın açıklamalarını kampüste yapıp salı günü Kızılay’da gerçekleşecek basın açıklaması ve feminist gece yürüyüşüne çağrı yaptı.
Yakın zamanda kaybettikleri kadın arkadaşlarını da anan ODTÜ’lü feministler, basın açıklamalarında kayyum rektör Yozgatlıgil’in bilinçli bir biçimde kampüsün güvenliğini tehlikeye attığını ve CİTÖB’ün aktif çalışmasını engellediğini söyledi. Feministler, kampüs içinde kadınlar tacize uğradığında görevini yapmayan ya da yapmakta geciken ÖGB’nin polisle işbirliği içinde ne kadar hızlı karar aldığının da altını vurguladı.
Basın açıklamasının tamamı şu şekilde :
Bugün burada 25 Kasım kadına yönelik şiddetle uluslararası mücadele gününe giderken kampüsümüzden başlayarak erkek şiddettinin, erkek egemenlerin savaşlarının, yıkımlarının ve patriyarkanın karşısında mücadelemizle birbirimize kenetleniyor, örgütleniyor ve yaşamlarımıza saldıran erkek şiddettine karşı ODTÜ’den isyanımızı yükseltiyoruz.
Erkek devlet, cezasızlık politikasıyla, yürüttüğü kadın düşmanı politikalarıyla faillere güç veriyor, cesaret veriyor, doğrudan yaşamlarımıza saldırıyor! 2025 yılını ‘”aile yılı” olarak ilan ederek, kadınların hayatına doğrudan tekrar tekrar saldırıyor. Ağızlarından düşürmedikleri kutsal aile safsatası ise , kadınların şiddete, baskılara, yasaklara ve eşitsizliğe hapsetme çabalarından başka hiçbir şey değil.
Şiddet bugün varolduğumuz her yerde! Biz kadınların en büyük gerçeği, iktidarın kadın düşmanı politikaları bizi her yerde katletmeye devam ediyor. Kampüsümüzde, yurdumuzda, bölümümüzde, bulunduğumuz her yerde şiddetle, baskılarla, yasaklarla boğuşuyoruz, dönemin başında kadın yurtlarında arkadaşlarımız katlarda çalışan erkek işçiler tarafından tacize uğradı, daha geçtiğimiz haftalarda bir kızkardeşimiz kütüphanede yıllardır fail olduğu bilinen ama rektörlük tarafından uzaklaştırılmayan, ceza verilmeyen birisi tarafından tacize uğradı. Taciz de şiddet de bu kampüste kayyum rektör tarafından bilinçli olarak önlenmiyor aksine failler cezalandırılmayarak sırtı sıvazlanıyor ve cesaret veriliyor. Mücadelemiz ise tüm bunların karşısında tacizin, şiddetin karşısında yalnız olmadığımızı hatırlatmak ve birbirimizin sesi olup haykırmak için var.
AKP’nin kayyumu Yozgatlıgil 2016 yılında emek emek kazandığımız cinsel tacizi önleme birimini bilinçli olarak çalıştırtmıyor. Evimiz olan kampüsümüzde tacize, tecavüze uğradığımızda, şiddete maruz kaldığımızda süreç işetmesi için gidebileceğimiz bir birim yok! Çünkü atanmış rektör, citöbe bilinçli olarak süreç işlettirmiyor, farkındalık çalışması yaptırtmıyor . Ne yapıyor peki, şiddete maruz kalan hayatta kalanı rektörlüğe bağlı disiplin kuruluna yönlendiriyor. Fail aklayan, faillere hiçbir ceza vermeyen aksine hayatta kalanı tüm süreç boyunca yıpratan, defalarca tetikleyen disiplin kuruluna! Kabul etmiyoruz, bu kampüste mücadelemizle 2016’da etkin cinsel tacizi önleme birimlerini kurduk, atanmışlar bilsin ki mücadelemiz kampüste artan şiddet ve taciz olaylarına, ışıklandırma ve ulaşım sorunlarımıza karşı çok daha güçlenecek çok daha örgütlenecek ve mücadelemizle var ettiğmiz CİTÖB’leri yine mücadelemizle etkinleştireceğiz!
Bu yıl iki kadın kampüslerde ateşli silahlarla öldürüldü, söz konusu öğrencilerin eylem ve basın açıklamaları olduğunda sert müdahalelerden kaçınmayan ögb ve polis kadınlar öldürülürken neredeydi? Kampüslerimizi kayyım rektörün ve iktidarın aparatı ögblerden arındıracak, mücadelemizle demokratikleştireceğiz.
Erkek devletin bizleri yaşatmayan, öldüren politikalarına karşı yaşamı ve özgürlüğü için ayağa kalkan feministler devletin kolluk güçleri tarafından şiddet, işkence, gözaltı, çıplak arama ve tacizle karşılaşıyor. bununla kalmıyor devlet mücadelemizi yargılayabileceğini sanıyor.Geçtiğimiz yıl 25 Kasım’da istanbul’da eyleme katılan 168 kişiye polislerin şikayeti üzerine dava açıldı, ne baskınızla ne gözaltınızla ne işkencenizle ne de açtığınız davalarınızla sindik yıldik! Başımız dik, korkumuz yok. Bu 25 kasım için de öfkemizi kuşandık, tüm isyanımızla kampüslerden, atölyelerden, fabrikalardan, evlerden taşarak geliyoruz!
Ayşenur ve ikbal için, hande kader için, taybet ana için, rojin kabaiş için, narin güran için, dilovasında katledilen kadın işçiler için, katledilen, kaybedilen, ölümünün üstü örtülen tüm kadınlar için haykıracak, erkek adaleti değil gerçek adaleti sağlamak için her gün yakanıza yapışacağız!
Translara yaşam hakkı ve can güvenliği tanımayarak transları intihara sürükleyen, onları hayattan kopartan erkek devlete karşı transların intiharlarının ve cinayetlerinin politik olduğunu haykırıyoruz!transfobik politikalara, yasa tasarılarına, bizleri hayattan kopartmaya çalışanlara karşı geçit vermeyecek, mücadelemizle birbirimize sıkı sıkı sarılacak ve bulunduğumuz her alanda haykıracağız:
Nefrete inat yaşasın hayat
Feminist Gece Yürüyüşü’nde polis tarafından gözaltına alınan 112 kişiden hakkında dava açılan tek kişi trans hakları aktivisti İris Mozalar oldu. Bu davanın trans varoluşlara yönelik bir gözdağı olduğunu biliyor ve bir kez daha hatırlatıyoruz baskılarınız, gözaltılarınız, tutuklamalarınız bizi yıldıramaz. “Trans cinayetleri politiktir”, “Jin Jiyan Azadî” ve “Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa” sloganları ile LGBTİ+ bayrağı iddianamede ‘kanunsuz’ sayan; varoluşlarımız, yaşamlarımız ve özgürlülüklerime göz diken iktidara karşı, mücadelemizi sürdürmeye ve büyütmeye devam ediyoruz.
Erkek-Devletin rant politikaları yüzünden 6 Şubat depremlerinde katledilen binlerce insanı unutmadık. Mücadele arkadaşımız Begüm ile yürüdüğümüz yolları, şimdi onun hakkını aramak, onun hayatı boyunca yaptığı gibi erkek egemen sistem tarafından katledilen herkesin hesabını sormak için yürüyoruz. Deprem bölgesinde kadın ve lubunyaların yaşadıkları zorlukları, en temel ihtiyaçlarından ve güvenlikten yoksun bırakıldıklarını unutmadık. Bugün de yine Begüm için, onunla beraber yürüyor, uğruna mücadele ettiklerinin hesabını sormak için geliyoruz.
Patriyarkal kapitalist devletler; savaşlarla, işgallerle, baskı ve yasaklarla üzerimizde tahakküm kurmaya çalışıyor, katlediyor, bedenimiz ve irademize el koymaya çalışıyor. Rojava’dan Filistin’e Suriye’den Türkiyeye bulunduğumuz her yerde patriyarkaya karşı barış ve özgürlüğü örgütlemenin sorumluluğuyla, enternasyonal feminist mücadelemizde ısrarcıyız. Filistin’de kolonyal-zionist İsrail devletinin yürüttüğü soykırım sonucu vahşice katledilen kadınların, çocukların ve LGBTİ+’ların ve Suriye’de işgalci cihatçı çeteler tarafından katledilen alevi kadınların sesi olmaya, yasımızı isyanımızla kuşatıp onların özgürlüğü için daha yüksek haykırmaya devam edeceğiz. Birimiz özgür olmadan hiçbirimizin özgür olmadığının bilincinde olarak mücadelemizi sürdürecek, direnişimizi her dilden, her yerden, bütün kadın ve lubunyalar için büyütecek; Kadın, Yaşam, Özgürlük demekten de; Jin Jiyan Azadi demekten de vazgeçmeyeceğiz. Ayşenur Ezgi’nin, jina amininin mücadelelerinin bize öğrettikleriyle enternasyonal feminist dayanışmamızı kuşanıyor ve sınırları aşarak birbirimize omuz oluyoruz!
1960 25 kasımında Dominik Cumhuriyeti’ndeki faşist diktatörlük tarafından katledilen Mirabel kardeşlerin bize teslim ettiği, mücadele bayrağına sımsıkı sarılarak gidiyoruz bu 25 kasıma. Faşizmin karşısında mirabel kardeşlerin bize bıraktığı mücadele mirasıyla direniyoruz, direneceğiz! Bulunduğumuz hiçbir yerde ne faşist çetlere ne de faşizme geçit vermeyeceğiz! Öfkemiz diri, başımız dik, mücadelemizle büyüyerek, güçlenerek geliyoruz. Öfkemizi ve isyanımızı kuşandık 25 kasım’da saat 19’da yüksel’de insan hakları anıtı önünde buluşacak , omuz omuza sokakları da geceyi de zapt edeceğiz!
Sendika.Org