Resmi rakamlara göre 53 bin 537 kişinin yaşamını yitirdiği, onbinlerce binanın yıkıldığı depremden sonra açılan dava sayısı, Adalet Bakanı Tunç’un açıklamasına göre, 116 bin 696. Tutuklu sanık sayısı sadece 148. Ve şimdi 11. Yargı Paketi, bu davalarda verilecek cezaları da kuşa çevirecek. Cezaların yarısından kurtulan sanıklar denetimli serbestlik avantajından yararlanacak. Bu davalar olası kast nedeniyle açılsa belki biraz daha anlamlı cezalardan söz edilebilirdi. Şimdi yargı paketiyle birlikte ceza alanlar da birkaç ay kapalı cezaevinde kaldıktan sonra açık cezaevine nakledilecek ve kısa süre sonra da tahliye olacak

Türkiye, bir tekrarlar ülkesidir.
Öylesine bıktıran bir tekrarlama rutini vardır ki yaşadığımız her felaketten sonra yapılan açıklamaları bile ezbere sıralayabilirsiniz.
* * *
11. Yargı Paketi’nin ne büyük adaletsizlikler barındırdığını daha önce anlatmaya çalışmıştık.
Birileri, paket Meclis’e sevk edildiğinde, kadına, çocuğa yönelik cinayet dosyalarının, tecavüz, istismar suçlarının kapsama girmediği yalanını söyleyebilecek kadar paket savunuculuğuna da soyunmuştu.
Sorun, yine Türkiye’ye özgü bir biçimde çözülmeye çalışıldı.
* * *
Adalet Bakanı, ısrarla yapılan düzenleme için, “af değil eşitliği sağlama amaçlı” açıklamasını yapıyor. Bu bakış açısıyla 1999’da çıkartılan, Rahşan affı olarak bilinen Şartla Salıverme Yasası da bir af değil.
2012’den bu yana, son paketle birlikte getirilen beşinci ceza indirimi düzenlemesine “af” diyemiyorsanız, bu beş paketle birlikte kimin cezasının nerelere düştüğüne, kimlerin serbest kaldığına bakılmalı. Vahim bir listenin ortaya çıkacağından kimse kuşku duymasın.
Elbette bir toplumda af da çıkartılabilir. Konunun bütün boyutlarının tartışılması, sosyolojik etkilerinin araştırılması, sağlıklı bir denetim sisteminin kurulması, mağdurlara yönelik adımlar atılmasıyla mümkün…
Ama cezaevlerinde düşündüğü, konuştuğu, yazdığı için bulunan, şiddete bulaşmamış insanları ısrarla içeride tutarken, en ağır suçları işleyenleri örtülü aflarla salıverdiğinizde bunun adı adalet olmuyor.
* * *
Komisyon görüşmeleri sırasında, aile içinde işlenen cinayetler, kadın ve çocuklara yönelik işlenen cinayetler, tecavüz ve istismar suçlarının ceza indirimi kapsamından çıkarılması adımı atıldı.
Toplumsal adalet açısından önemli bir adım.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un sözünü ettiği, “eşitlik” ise sağlanamamış oldu. Zira önceki Covid düzenlemesinden bu suçları işleyenler de yararlanmıştı. Bakalım, tepki çeken düzenlemeleri kapsam dışında bırakan bu adımla çözüm sağlanmış olacak mı? Yap boza dönüşen İnfaz Yasası’nı ele almak yerine bu geçici adımlarla hangi çözüme ulaşılabilecek?
* * *
Adalete inancı sarsan bu düzenlemeler kapsam dışında bırakıldı ancak deprem davaları indirim kapsamında bırakıldı.
Şaşırtıcı değil…
Türkiye’deki deprem pratiği budur zira…
Gelin anımsayalım…
* * *
6 Şubat depremlerinden bir ay sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fay hatlarına, dere yataklarına, heyelan bölgelerine bina yapıldığı dönem artık bitmiştir. Bu konuda sorumluluğu yerine getirmeyen kurumlardan hesap sormayı en önemli vazifemiz olarak kabul ediyoruz. Milyonların yüreğine ateş düşürmektense, kimliğine bakmaksızın, istismar peşinde olan bir avuç muhterisin ve ihmali ile bu duruma sebebiyet verenlerin canını yakmaktan asla kaçınmayacağız. Tarihi tekerrür ettirmemek için yaşadıklarımızdan, kayıplarımızdan, acılarımızdan ibret alacağız” demişti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da işlenen suçların hesabının sorulacağını söylemişti.
Elbette bu açıklamaların yapılmasının nedenleri vardı.
1999 Marmara Depremi ve sonrasındaki depremlerde, sembol seçilen birkaç isim dışında, kimseden hesap sorulamaması… Özellikle kamu görevlilerinin, belediyelerin hesap vermemesi…
* * *
99 depremlerinden yıllar sonra, dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, acı bir bilançoyu açıkladı.
Buna göre, 17 bin 510 kişinin yaşamını yitirdiği depremlerden sonra Düzce ve Kocaeli’de açılan 1155 davanın sadece 126’sında mahkûmiyet kararı verildi. Bu mahkumiyetlerin kaçının ertelendiği ise bilinmiyor.
Depremin vurduğu kentlerde 312 dosya zaman aşımı nedeniyle tarihe karışırken, 223 dosya Şartla Salıverme Yasası kapsamına girerek ertelendi. Açılan toplam 1749 davanın büyük bölümü cezasız kaldı.
- DÜZCE: 162 dava açıldı. 71 dosya beraat, 66 dosya mahkumiyetle sonuçlandı. 25 dosya zaman aşımına girdi.
- YALOVA: 174 dava açıldı. 171’i karara bağlandı. 9 dosya zaman aşımına girdi.
- SAKARYA: 420 dava açıldı. 418 dosya karara bağlandı. 2 dosya zaman aşımına girdi.
- KOCAELİ: İki ayrı ağır ceza mahkemesinde 993 dava açıldı. 60 dosyada mahkumiyet, 70 dosyada beraat kararı verildi. 281 dosya zaman aşımına girdi. 223 dosya Şartla Salıverme Yasası kapsamına alınarak ertelendi. 13 dosya daha zaman aşımına girdi.
- BOLU: Ceza davası açılmadı.
- Düzce ve Kocaeli’nde karara bağlanan 1155 davadan sadece 126’sı mahkumiyetle sonuçlandı, 166 dosyada ise beraat kararı verildi.
* * *
Aynı dönemde deprem davalarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker de neler yaşandığını şöyle anlatıyordu:
Kocaeli’ne baktığımızda iki ağır ceza mahkemesi var, en fazla zaman aşımı konusu oradadır. Açılan dava sayısı 489, kararı çıkan dava sayısı 481, görülmekte olan dava sayısı 8, şimdi burada bir şey var, zaman aşımı 281, 4616 sayılı kanun gereğince af olarak bilinen ismini telaffuz etmek istemediğim kanun gereğince erteleme kapsamına giren 133, berat 7, mahkumiyet 25, birleştirme 35. İkinci bir mahkemede 504 dosya açılmış, bunun 4616 sayılı kanun gereğince erteleme kapsamına giren dosya sayısı 90, beraat ile sonuçlanan 63, mahkumiyet ile sonuçlanan dava sayısı 35, birleştirme kararı verilen dava sayısı 73, devam eden 5.
* * *
Önce işlenen suçun vasfı konusunda itilaf çıktı. Daha sonra da zaman aşımı konusunda.
‘Binanın yapıldığı tarih suç tarihidir’ gibi kararlar veriliyordu. Biz ‘suç tarihi deprem tarihidir’ dedik. Yoksa bütün dosyalar zaman aşımına uğrayacaktı. Bazı dosyalarda ‘kusur yok’ diyen bilirkişi raporlarını yetersiz bulduk. Çelişkili raporlar ortaya çıktı. Üstüne bir talihsizlik daha yaşandı. Yasa değişiklikleri olunca dosyalar bir kez daha yerel mahkemelere gitti. Daireye gelen dosyalardan zaman aşımına uğrayan olmadı. Ama diğerleri için (yerel mahkemeler ve savcılıklarda kalanlar) yapılacak bir şey yok. Her dosyada o ilkeyi (Veli Göçer dosyasındaki ilke kararı) uygulamaya çalıştık. Ama mağduriyeti önlemek isterken, yeni bir mağduriyet yaratmamak için cezalarının ertelenmesine karar verilen sanıklar hakkındaki bazı kararları bozamadık. Bozsaydık zaman aşımına uğrayacaktı. Kaş yapayım derken göz çıkartacaksınız.
Bu bir doğal afet. Her şey toz dumana karıştı. Kim haklı kim haksız bilemiyorsunuz. Belki gerçek sorumlulara ulaşılamıyor, görevliler, bu binalara iskan ruhsatı veren insanlar. Kamuoyu vicdanının tatmin olması mümkün değil. Biz o duyguyu ortadan kaldırmak, zaman aşımına uğratmamak için elimizden geleni yaptık.
* * *
Acı tablo bununla bitmiyor.
Sembol haline gelen davalardan bazıları şöyle sonuçlandı:
- Düzce Ersoy Apartmanı: 36 kişi öldü. Dosya zaman aşımına girdi.
- Düzce Ömür Hastanesi: 11 kişi öldü. Dava zaman aşımına girdi.
- Yalova’da Ceylankent Sitesi: 98 kişi öldü. 2 sanığa verilen hapis cezaları ertelendi. Karar onandı.
- Kocaeli Ubay Apartmanı: 58 kişi öldü. Müteahhit hakkında verilen ceza ertelendi. Karar onandı.
- Yüksel Sitesi: 316 kişi öldü. 5 sanığa çeşitli hapis cezaları verildi ancak cezalar ertelendi. Karar onandı.
- Can Göçer ve Zafer Coşkun: Veli Göçer’in oğlu ile ortağı yakalanamadığı için haklarındaki dava zaman aşımına girdi.
* * *
Bugüne gelelim…
Geçtiğimiz Kasım’da, Adalet Bakanı Tunç, deprem davalarının sayısını açıkladı:
11 ilde 2 bin 380 kişi hakkında ceza soruşturması açıldı. Halihazırda 837 soruşturma var. 2 bin 591 ceza davası açılmış durumda. Şu anda 148 tutuklu, 60 hüküm özlü, 208 kişi tutuklu durumda. Halihazırda 837 soruşturma var. Davalar devam ediyor. 986 kişi hakkında da adli kontrol kararı verilmişti. Bir yandan ceza yargılamaları sürerken diğer yandan da idari yargı ile ilgili süreçler de aksamadan devam ediyor. İdari yargı ile ilgili şu ana kadar bölgede 116 bin 696 dava açıldı. 83 bin 321 davada idari yargıda ilk derecede karar verildi. 26 bin 493’ü istinafa intikal etti. 19 bin 592’si Bölge İdare Mahkemesi’nde istinafta karara bağlandı. 40 bin 270 derdest dosya bulunuyor İdari Yargı’da.
* * *
Resmi rakamlara göre 53 bin 537 kişinin yaşamını yitirdiği, onbinlerce binanın yıkıldığı depremden sonra açılan dava sayısı bu. Tutuklu sanık sayısı sadece 148.
Elbette kimse uzun süre tutuklu kalmasın, makul süreler aşılmasın.
Ancak bu tablonun nedeni kamu görevlilerinin bu bilançoda neredeyse hiç olmamaları.
Çok az sayıda davada ancak 2 yıl sonra soruşturma izinleri verilebildi.
AFAD ve bakanlık yetkilileri hakkında tek bir dosya yok.
Yargılanan belediye ve diğer kamu personeli sayısı yok denecek kadar az.
* * *
Ve şimdi 11. Yargı Paketi, bu davalarda verilecek cezaları da kuşa çevirecek.
Zira deprem davaları kapsamdan çıkarılmadı. Tepkilere rağmen çıkarılması uygun görülmedi.
Zaten İnfaz Kanunu nedeniyle cezaların yarısından kurtulan sanıklar 3 yıl da denetimli serbestlik avantajından yararlanacak.
Bu davalar olası kast nedeniyle açılsa belki biraz daha anlamlı cezalardan söz edilebilirdi. Ancak bilinçli taksirden açıldı ve şimdi yargı paketiyle birlikte ceza alanlar da birkaç ay kapalı cezaevinde kaldıktan sonra açık cezaevine nakledilecek ve kısa süre sonra da tahliye olacak.
* * *
İmar rantından vazgeçilemezken, düşük gelirliler için kentsel dönüşüm olanaksız hale getirilmişken, sorumlu kamu görevlilerinin hesap vermesi engellenirken bir de yargı paketi eklendi bu trajik “deprem paketine.”
Ama zaten 99’dan beri bunları farklı biçimde yaşıyor, olacakları da biliyorduk.
Umalım ki birileri de yakınlarını birileri fazla para kazansın diye kaybedenlere de açıklar bu tabloyu…
Kaynak: T24