Ağır bedeller ödeyen, yıllardır ağır baskılar altında olan Kürt yurtsever hareketi kendi değerlendirmesi çerçevesinde geri adım da atabilir, tavizler de verebilir. Emperyalizmin ve gerici iktidarların açık işbirlikçiliğine dönüşmedikçe Türkiyeli sosyalistler “eleştiri, destek/dayanışma, eleştiri” çerçevesinde davranmalıdır

İktidar herhangi bir demokratik niyet taşımıyor. Muhtemel olarak bu süreci yürütmelerindeki ana saik, Erdoğan’ın iktidarını ömür boyu sürdürebilmesinin de ötesinde, mevcut dinci ve faşist iktidar yapısını daha da ilerletebilmek ve kalıcı kılabilmek için bir basamak olarak değerlendirmek. Yine bu sürecin iktidar açısından anlamının Ortadoğu’da güç ve etkinlik kazanmak olduğu anlaşılmaktadır.
Böyle bir iktidardan ve bu tür niyetlerle de gelmiş olsa, Kürt hareketinin süreci değerlendirmek istemesi anlaşılır bir durumdur. “Niye görüşüyorsunuz?” denilmesi doğru olmaz. Öte yandan “Kürt hareketi ne yapacağını bilir, bizim işimiz onları desteklemek” demek de, en azından Kürt yurtsever hareketinin dışında olanlar açısından, doğru olmaz. Kürt yurtsever hareketinin 2015-16’daki kent savaşları, yeni askeri teknolojiler ve Suriye’ye ağırlık vermesi sonucunda Türkiye’deki askeri varlığının zayıflaması da bu süreci kabullenmelerinde etken olarak değerlendirilebilir.
PKK öncülüğünde süren Kürt hareketi kendi ulusal birliğini ve haklarını sağlamaya çalışan yurtsever bir harekettir. Kürt yurtsever hareketi açısından, oluştuğu dönemin şartlarında benimsediği/benimser göründüğü, Marksizm’in uzun süredir bir engelleyici faktör olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Yurtsever bir hareket Marksist, sosyalist olmak zorunda değildir. Başka örneklerde de görüldüğü üzere tutarlı bir anti-emperyalizm ve tutarlı bir bağımsızlık hareketi, sınıf sömürüsünü ortadan kaldırmayı hedefleyen, sosyalist bir hareket ile en ileri noktaya götürülebilir ama Kürt yurtsever hareketinin mevcut perspektifi buradan uzaktır. Bu açıdan Kürt yurtsever hareketini sosyalizme yol gösterecek “sosyalist” bir yapı olarak değerlendirmemek gerekir; geçmişinde ve halen içinde sosyalist bir damarın da bulunduğu yurtsever ulusal bir harekettir.
Eğer Türkiye sosyalist hareketi, düzenle daha kitlesel ve aktif mücadele eden bir konumda olsaydı belki “bu şartlarda müzakere yürütmeyin, birlikte daha fazla eşitlik ve özgürlük için mücadele edebiliriz” diyebilirdi ama şu andaki gerçekliğimiz böyle değil. Bu durumda Türkiyeli sosyalistler olarak biz, mevcut zayıflığımızla, savaş sürdürmüş ve güçlü bir halk desteğine sahip bir taraf olan Kürt yurtsever hareketinin masaya oturmasına, görüşme yapmasına “niye görüşüyorsunuz?” diyemeyiz/dememeliyiz. Kürt yurtsever hareketinin tercihleri, daha farklı mücadele biçimlerini yürütmenin gerekli olduğunu düşünenleri bağlamayacaktır. Yapabilen yapar.
Ağır bedeller ödeyen, yıllardır ağır baskılar altında olan Kürt yurtsever hareketi kendi değerlendirmesi çerçevesinde geri adım da atabilir, tavizler de verebilir. Emperyalizmin ve gerici iktidarların açık işbirlikçiliğine dönüşmedikçe (Türkiye kökenli Kürt yurtsever hareketi için böyle bir dönüşüm parçalanmadan olabilecek bir ihtimal olarak görünmemektedir.) Türkiyeli sosyalistler “eleştiri, destek/dayanışma, eleştiri” çerçevesinde davranmalıdır.
Türkiyeli sosyalistler 12 Eylül yenilgisi ve ardından SSCB ile Doğu Bloku ülkelerinin yozlaşma içinde dağılmasının ardından yıllardır etkisizdir. Türkiye’de 1984’ten itibaren gelişen Kürt ulusal mücadelesi karşısında düzenin geliştirdiği şovenist ortam da bu etkisizliği artırmıştır. Sosyalist hareket bütün süreç boyunca Kürt halkının haklarını savunmuş, halkların kardeşliğini temel alan bir barış ortamı için mücadele etmiştir. Bundan sonra da Türkiye işçi sınıfı, emekçi halk kesimleri içinde etkinliğini artırmaya çalışırken Kürt halkının ulusal ve demokratik haklarının da yanında durmaya devam etmelidir.
Türkiyeli sosyalistler olarak, Kürt halkının ulusal ve demokratik haklarını savunmak ise, Kürt yurtsever hareketinden bağımsız olarak bir görevdir. Sosyalistlerin, mevcut şartlar altında iktidardan ve siyasi kurumlardan aşağıdaki talepleri toplum içinde dile getirmesi yararlı olacaktır:
– Kürt kimliğinin Anayasal olarak tanınması,
– Anadilde eğitimin hak olarak kabul edilmesi,
– Keyfi olarak görevden alınan seçilmiş yöneticilerin görevlerine iadesi,
– Siyasi tutukluların serbest bırakılması,
– Çatışma döneminde Kürt halkına karşı yapılmış olan baskı ve katliamların sorumlularının yargılanması,
– Türkiye’deki halklar arasında düşmanlıklara yol açabilecek tutum ve davranışlardan kaçınılması.
Sosyalistlerin, Kürt sorunu ve süreç bağlamında halka dönük olarak yapması gereken faaliyetler için öneriler:
– Türk ve Kürt halkları başta olmak üzere, Türkiye’deki tüm ulus ve etnisiteler arasında kardeşlik ortamının oluşturulabilmesini hedefleyen faaliyetler yürütmelidir. Özellikle Türk halkı arasında etkili olan şovenist eğilimlerin zayıflatılması amaçlanmalıdır.
– Sömürücülere karşı Türk ve Kürt işçilerinin birlikte mücadelesini geliştirmek hedeflenmelidir. Sendikalar, kitle örgütleri, meslek örgütleri vd. tüm emekçi örgütlenmelerdeki birlikte mücadele güçlendirilmelidir.
-İktidarın faşist, baskıcı, anti-demokratik tüm uygulamalarına karşı ortak mücadeleyi güçlendirecek zeminler oluşturulmaya çalışılmalıdır.
-İçinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasındaki halklar arasında eşitlik ve özgürce bir arada yaşama doğrultusunda çabaları geliştirilmelidir. Mevcut dünya ve Ortadoğu şartlarında “barış” talebinin en açık işareti Siyonist İsrail devletinin ve ABD emperyalizminin karşısında olunması olarak ele alınmalı, ortak mücadele sürdürülmelidir.
-Kürt yurtsever hareketinin Kürt halkının haklarını geliştirmeye dönük çabasının haklılığı kabul edilmekle birlikte bu konuda emperyalizmle işbirliğini yoğunlaştırmasına yol açacak politik tutumlarına mesafeli olunmalı, eleştirel tavır alınmalıdır.
-Kürt yurtsever hareketinin 1970’lerden itibaren hem Türkiye soluyla hem diğer Kürt örgütleriyle girdiği çatışma ve işlediği cinayetler, savaş dönemi boyunca Türk ve Kürt sivil halkına karşı yaptığı eylemler, halkların ortak mücadelesini daha da zorlaştıran tutumlar olarak eleştirilmelidir.
-Abdullah Öcalan’ın yıllardır geliştirdiği, anarşizm ve liberalizm karması, sınıfların varlığını ve devletlerin etkisini yok sayan tezleriyle ve bu tezlerin devamı olan yanlış politika ve hedeflerle ideolojik mücadele yürütmelidir. Sosyalistler, bugünkü zayıf durumlarında pek olanaklı görünmese de, Türk halkının yanı sıra, Kürt halkı içinde de örgütlenmelerini geliştirmeyi hedeflemelidir.